Anksiyete Bozuklukları - Kaygılar, Korkular ve Fobiler
- Ezgi Bozkurt Flatman
- 4 Ara 2017
- 2 dakikada okunur

Anksiyete, tehlikeli veya korkutucu durumlarla karşılaştığımızda kendimizi korumak için verdiğimiz bilişsel, fizyolojik ve davranışsal tepkiler bütünüdür. Bilişsel olarak zihnimizde durumun risk değerlendirmesi gerçekleşir, fizyolojik olarak bedenimiz aksiyona geçmeye hazırlanır ve davranışsal olarak karşımızdaki tehditten uzaklaşır veya onunla yüzleşiriz. Fiziksel tehditlere karşı kendimizi güvende tutmak için gösterdiğimiz anksiyete tepkisi tamamen normal ve gereklidir. Ancak anksiyete gerçekte karşılaşılan fiziksel tehditlere değil de zihinde canlandırılan ve gerçekleşmesi olası tehditlere yönelik olarak ortaya çıktığında bir sorun haline dönüşebilir. Eğer kişi sürekli olarak kaygı, korku ve fobi gibi anksiyete belirtileri gösteriyorsa, bu belirtiler şiddetliyse ve günlük hayatını etkiliyorsa; anksiyete kontrolü ele geçirmiş demektir.
Anksiyetenin en önemli zihinsel unsuru kaygıdır. Çocukların kaygılarının içeriği yaşları ilerledikçe değişmektedir. Çocukluk çağında daha çok hayvanlar, kazalar ve karanlık gibi genel ve somut alanlarda; ergenlik çağında ise sosyal uyum, beğenilme ve başarı gibi kişisel ve soyut alanlarda kaygı göstermektedirler. Ayrıca erken yaşlarda canavarlar ve hayaletler gibi hayali güçler ile ilgili korkulara sık rastlanırken yaş ilerledikçe korkuların kaynağı performans ve kabul edilme gibi gerçekçi konulara yönelmektedir. Genel olarak çocukların kaygı ve korkularının sayısının yaşları ilerledikçe azalması beklenmektedir.
Çocuk ve gençlerde görülen anksiyete bozuklukları, kaygı ve korkuların kaynağına göre 5 farklı gruba ayrılmaktadır:
1. Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Geçmişte yaşadıkları veya gelecekte yaşayabileceklerini düşündükleri birçok farklı olay ve durum ile ilgili sürekli olarak kontrol edemedikleri düzeyde yoğun kaygı hissederler.
2. Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu: Evden veya ebeveynlerinden ayrılma durumlarında aşırı kaygı geliştirirler, bu ayrılık süresince kendilerine veya ebeveynlerine zarar gelme olasılığından dolayı korku duyarlar.
3. Fobik Anksiyete Bozukluğu (Özgül Fobiler): Belli bir nesneye, canlıya, olaya veya duruma karşı spesifik, kalıcı ve şiddetli bir korku geliştirirler. Bunlarla ilgili gerçekçi olmayan bir tehlike ya da kişisel bir zarar görme algısına sahiptirler. Özgül fobiler sıklıkla hayvanlar, doktor muayenesi, aşı olma, asansöre veya uçağa binme gibi alanlarda görülmektedir.
4. Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi): Sosyal ortamlarda olumsuz izlenim bırakacaklarına ve diğer insanlar tarafından yargılanacaklarına dair yoğun kaygı ve dolayısıyla sosyal ortamlara karşı korku geliştirirler.
5. Panik Bozukluk: Kalp atışında hızlanma, nefes almada zorluk, baş dönmesi, bulantı, terleme veya üşüme gibi güçlü fizyolojik semptomların eşlik ettiği kısa süreli, ani ve yoğun bir korku tepkisi olan panik ataklar yaşarlar.
Anksiyete bozukluğu yaşayan bireylerin en önemli ortak özelliği, kaygı ve korkularının kaynağı olan durumdan sıklıkla kaçınmalarıdır. Kaçınma, o an için kendilerini endişeli ve gergin hissetmekten korurken uzun vadede o durumla baş etme becerisini kazanmalarını engellemektedir. Ayrıca genellikle olumsuz olaylar yaşayacaklarına inanmaktadırlar, bu nedenle hayatlarının gidişatıyla ilgili olumlu ipuçları dikkatlerinden kaçmaktadır. Buna karşın sürekli olarak tehdit ve tehlike içeren ipuçları aramaktadırlar ve bunların gerçekçiliğine dair oldukça taraflı bir algıya sahiptirler.
Araştırmalar çocukların yaklaşık %10’unun 16 yaşına kadar bir anksiyete bozukluğunu deneyimlediğini göstermektedir. Bunun yanı sıra ergenlik çağında tedavi edilmeyen anksiyete bozuklukları, yetişkinlikte anksiyete bozukluğu görülme riskini 2-3 kat arttırmaktadır. Anksiyete bozukluğu tanısına depresyon tanısı da sıklıkla eşlik etmektedir. Tüm bu sebeplerle erken tanı ve müdahale ruh sağlığı ve psikolojik gelişim için çok değerlidir. Eğer çocuğunuzun anksiyete bozukluğu yaşadığını düşünüyorsanız geç kalmadan bir klinik psikologa danışmanız önemlidir.
تعليقات